Allâme Muhammed Hüseyin Tabatabai’nin Temel Dini Bilgiler 1 kitabından bir iktibas:
Hz. Peygamber’in (s.a.a) hayat tarzını iki kelimede özetlemek mümkündür: Hakk’a uymak ve adaleti icra etmek.
Peygamberliği ve daveti süresince, gerek Mekke’de özgürce hareket edemeden müşriklerin baskısı altında yaşarken, gerekse Medine’de İslâm’ın hızla yayılmasıyla günden güne güçlendiği dönemde asla hakikatten ayrılmamış, Allah’ın Kur’ân’ında buyurduğu “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” 2 emrince hak yolda sabitkadem olmuştur.
Peygamberimiz adaletin icrasında asla kayıtsız kalmamıştır. Kişisel nedenlerle intikam gütmezken, kendi hakkından hep vazgeçmiştir. İlahî ahkâmın icrasında ve insanların haklarını korumada hiçbir zaman af yoluna gitmemiştir. Onun katında akraba yabancı, güçlü güçsüz ve büyük küçük Allah’ın hükümlerinin icrası bakımından eşit olmuştur. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Nazarımda insanların en sevimlisi olan kızım Fatıma hırsızlık yapsa elini keserim.” 3 Allah’ın Kitabı’nda kendisine emrettiği şekilde adaleti tesis etmek için çaba göstermiş ve bu doğrultuda insanlar arasında kardeşlik ve eşitlik sağlamıştır. İslâm toplumunda üstünlük takva sahiplerine aittir. Kimse malı veya makamı dolayısıyla başkalarına üstünlük taslayamaz. Ayrıca bütün ırkî ve kabilevî üstünlükler ortadan kaldırılmıştır. Kimse nüfuzuna dayanarak başkasının hakkını çiğneyemez veya zararına olacak kanunî bir hükmün uygulanmasını önleyemez. Peygamberimiz de yaşam standartları açısından insanlardan farklı değildi. Bu açıdan diğer insanlardan ayırt edilemiyordu. Oturuşunda, kalkışında, uykusunda, yeme içmesinde, günlük yaşama dair diğer işlerinde sadeydi. Eline geçen malı zaruret miktarınca kendisi için harcar, geri kalanını Allah yolunda fakirlere verirdi. Kendisi açken başkalarını doyurduğu çokça görülmüştür.
- Alleme Tabatabai, Temel Dini Bilgiler, Kevser Yayıncılık, c. 1, s 48-49 ↩︎
- Hûd Sûresi, 112. ayet ↩︎
- Müslim, Hudûd 8, 9; Ebû Dâvûd, Hudûd 4; Tirmizî, Hudûd 6; Nesâî, Sârık 6 ↩︎